11 Mart 2012 Pazar

BAZEN

Kafamdaki tilkilerin sayısında bir artış var bir atış var,durduramıyoruz efendim.Hiçbirinin de kuyruğu birbirine değmiyor iyi mi?

Rüyalar almış başını gidiyor,gündüz mü daha çok yoruluyorum gece mi uyurken mi belli değil.Her sabah kalktığım anda da görülen rüyanın devasa etkisi üstüme yapışıyor,afallatıyor.Sanırsın gün içinde çok action yaşıyorum.Bütün action aslında bu ara benim güzel kafamın içinde.Hiçbi şeye odaklanamamamdan belli zaten.

Kendimle ilgili değişiklik yapma isteği inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda.Saçımın renginde değişiklik yapmayı düşünmem falan nedir ya?Bu zamana kadar ''Doğal rengini bozmam,beyazlar çıkana kadar'' diyen ben ''Hmm aslında şu renk balyaj güzelmiş,acaba hangi kuaför en iyi yapar kime gitsem?hmmps fmmss'' diye düşüncelere dalıyor.Hey gidi hey!Makyaj tarzları,giyim kuşam halleri..Bahar geliyor diye bir yandan heyecanlanmalar.Ve miskinlik.Bunların hepsi tamamen beynin içinde oynaşlarda,uygulama durumunda şu an sıfırım.Sadece düşün,plan yap ama uygulamaya sokama Neden?Çünkü tembelim yine.Evet yine tembellik geldi oturdu,gitmiyor lanet.Bak canım daha iki tane büyük hedefim var benim.Tamam güzde planladığın hedefleri başardın ama şimdi hemen niye popoyu yaydırıyosun bana güzel kardeşim,git artık git yaa!

Aslında benim şu an tam kafa dinleme tatili yapma zamanım.Tam şarj bitmişken onu depolama zamanı.Sonra tekrar kendimde maraton gücünü bulurum,yola yine koyulurum.Ama bu halimi hiç sevmiyorum.İnsan en çok kendisiyle mücadele ediyor aslında,en çok söz dinletemediği kişi kendisi..

Bi de aşık olsam..Saçma sapan heyecanlara girsem,kıskansam,küssem,tekrar barışsam,süprizler yapsam,süprizler yapsa,gülümsesem gözlerinin içine,o ne kadar güzel gözleri var diye düşünürken ben nasıl güzel gülümsüyor diye geçirsem içimden.Bazun gizemli,bazen çocuksu,bazen hoyrat olsak.Hep merak etsek.Özlesek.Güvensek.Uzak değil.Ama ben sabırsızım.Bazen.
                          

23 Aralık 2011 Cuma

HOME SWEET HOME


Aralık bitiyor ama kış geliyooor!-Hatta biraz geç bile kalmış olabilir-Tavsiyem,bu deli fişek havalarda işi olmayan dışarı çıkmasın,mis gibi sıcacık sıcacık evinde otursun.Ne gerek var canım başımız kıçımız donacak;ellerimiz,yüzümüz buz kesecek.Değil mi ama?Geçin battaniyenizin altına okuyun kitabınızı,izleyin filminizi.Böyle karanlık ve soğuk havalarda benim için tadı daha çok çıkan iki aktivite.Bu da benim olsun!


Blog'lar yazılsın,albümler yeniden düzenlensin.Şirin şirin leziz muffin'ler yapılsın.Dışarı çıkmaya üşenmeyecek dahası götü az donacak arkadaşlar eve çağırılsın,dedikodular yapılsın,kahveler içilsin.Sıcak bir banyodan sonra cilt bakımı,manikür,pedikür yapılsın.(Nasıl cici kızım nasıl<3)Hatta iq düşüren evlilik programları bile izlenebilir.
Aslında bu aralar ''Ajandam ve Ben''tadında yaşadığım için tüm bu ''tembellikleri'' yapmaya lüksüm yoktu.Ama bir de üstüne faranjit olunca dedim ki ''E artık ladycherry bütün koşullar otur dinlen azcık poponun üstüne de biraz kendine gel diyor.Sen de inat etme!''
Yani şahsen iki gündür yaptıklarım bunlar.Ve halimden çok memnunum.Tempolu dönemlerde insan kendini dinlemeyi de unutuyor bence ya da es geçiyor.Bunu fırsat bilip bu işe zaman ayırmanızı tavsiye ederim.Kendinizi DİNLEMEYE zaman ayırın.Yaptıklarınızı,yapacaklarınızı,istediklerinizi,istemediklerinizi,sizinle ilgili olan her şeyi...
Ha ama ev kuşluğu da bir yere kadar,havalar düzelsin sonra bağlasan durmam ;)

14 Aralık 2011 Çarşamba

''BE NICE OR LEAVE'' DEMİŞLER...

Kendimi maraton koşucusu gibi görüyorum.Son 200 metre son 150 metre ve son kura girildi...Şu an hayatımda gerçekleştirmek istediğim üç ana hedefim var.Hepsi de zamanla olacak şeyler ama her gün her biri için bir şeyler yapıyorum.Damlalar birleşir ve sonunda okyanuslara dönüşür.Pes etmek adetim değil.Ya olacak ya olacak.
Bu süreç içinde farkettim ki kendimi kişisel anlamda geliştirirken aslında çevremdekilerin de gelişmesine katkı sağlıyorum.Annemin,arkadaşlarımın,daha yeni tanıştığım insanların bile..İnsanların hayallerini öğrenmeyi seviyorum ve kendimde olduğu gibi herkesin hayallerinin peşinden koşmasının şart olduğuna inanıyorum.Öbürlü türlü yaşamanın ne anlamı var?Sadece nefes alıp vermek değil benim istediğim.Tüm bunları hissederken elbet bir gün herkesin emeklerinin mükafatına kavuşacağına inanıyorum.
Bu yüzden mızmızlanan insanlardan uzak durmaya çalışıyorum.Çünkü benim zamanla yarışım var.Sorumsuz,verdiği sözleri yerine getirmeyen,tutarsız,güvenilmez insanları sevmiyorum.Net sevmiyorum ya.Son bir hafta içinde sürekli böyle insanlar yüzünden sıkıntı çektim.Ve onların hala bu haltları yerken ki rahatlığını aklım almadı.Şükürler olsun ki öyle bir karakterde doğmamışım.
Hepimizin çevresi hayatı boyunca değişiyor,çok dinamik bi olgu bu.Benim bundan sonra kendi alanımda oluşturacağım çevrede asalak,saygısız tiplere yer yok.Tutkulu ve heyecanlı olan insanlarlayım.Diğerleri için kapı da orda sapı da.

2 Kasım 2011 Çarşamba

HEPİNİZİ DÖVERİM

      Hepinizi döverim! Evet pms döneminde bas bas bağırasım geliyor böyle.Sokakta,metrobüste,okulda hatta arkadaşlarla yapılan buluşmalarda bile.Zaten öyle bir şey ki regl olacağım zamanı vücudumdaki fiziksel değişimlerden çok psikolojimin gerim gerim gerilmeye başlamasından anlıyorum.Her şeye tahammülüm sıfır noktasına iniyor.En ufak şeyler batıyor.Kısacası tam bir pms canavarına dönüşüyorum.

 

 Hiç sekmez mutlaka bu dönemde en az bir iki kavgam olur.Annemle,herhangi bir arkadaşla,bakkalla çakkalla farketmez.Elbet birileriyle bi takışırım.Resmen kendimden geçiyorum ama yaa asla kendimi tanıyamıyorum.Sanki içimde başka bir ladycherry varmış da o hortlamış gibi.Ayy evlerden ırak bir halim oluyor valla.Bu arada regl dönemim de acayip sancılı geçer,ilk gün yatak döşek takılırım.Sihirli mavi hapım(majezik forever!)en yakın arkadaşım olur,onu severim,hayranlıkla ''Seni kimler buldu ahh canım benimmm'' diye diye yanıbaşımdan bir yere ayırmam.Çok sefer doktora gittim bu insanüstü ağrılar yüzünden ama bir şey yok,yapı meselesi dediler gönderdiler beni.Sırf bunlarla kalsa iyi bir de bir yiyorum bir yiyorum gören kıtlıktan çıktım sanır.Gelsin kalıp kalıp çikolatalar,gitsin kurabiyeler,kekler,pastalar.Off off!


     Çok fena derecede hassaslaşıyorum,bi kedi yavrusu görmek bile beni ağlatabilen bi etken olabiliyor mesela(!)  Normalde de duygusalımdır ama.Bu dönemi nasıl daha sakin atlatırım bilmiyorum,henüz bulamadım en azından bi çaresini.Sanırım kendimi bi odaya kapatıp dışarıyla erişimimi engellemem gerekiyor.Dışardakilerin can sağlığı için de..Regl bittikten sonra yaptıklarıma bazen geri dönüp baktığımda şaşırıyorum mesela.Bugün katlanabildiğim bir şey iki gün önce bana nasıl batıyordu bunu fark ediyorum.Geçen hafta çok trip attım arkadaşlarıma.Farkındayım.Ama kendime engel olamıyorum ki,acayip bi şey.Ay bi de erkeklere söyleyemiyosun da ''Canım bak benim içim kan ağlıyor şu an,dellenmelerimi mazur gör artık bi zahmet''diyemiyorsun.Her ay bu devran böyle dönüp gidiyor.


 Meşhur İsviçreli bilimadamları asıl şu konuya bi el atsa ya,abidik gubidik işlerle uğraşacağına.O gün eğer gelecekse ben sabırla beklerim!

18 Ekim 2011 Salı

FAST FOOD HAYATLAR

     Bazıları sansasyonel hayatlara sahip benim tabirimle.Sürekli bir atraksiyonlar efendime söyliyim inişler,çıkışlar,şok edici itiraflar,yalanlar,dolanlar,oyunlar,entrikalarla çevrili etrafları.Benim böyle bir dünyam olmadı pek.Zaman zaman ben de fırtınalar geçirdim dalgalı okyanuslarda ama elbet kıyıya vardım.Öyle ya da böyle..Bazen neden hep aynı insanların başlarında bu flaş flaş haberler diye düşünüyorum?Risk alabilen insanlar galiba bunlar,karmaşadan korkmayan,garantici olmayan,farklı bir cesaretleri olan insanlar.''Aman şimdi başım ağrımasın''cı olmayanlardan.Mı acaba?Tam bilemiyorum.Ama emin olduğum bir şey var ki,bu kişiler artık o kadar alışmış ki bu hengameye hayatları biraz aksiyonsuz,olaysız kısaca monoton geçmeye başlamasın hemen kendilerine bir heyecan çıkartmak istiyorlar.Sıkılıyolar,sevmiyorlar bu hallerini.
     
    Bu imrenilecek bir şey değil bence.Kim fast food tarzı bir yemek olmak ister ki?Şöyle ateşte pişmiş,közle kavrulmuş kebap varken?:) Bana yüzeysel geliyorlar,ilişkilerinde bile aşık olmuyorlar.Azcık bir şeyler hissetmek bir ilişkiye başlamak için yeterli olabiliyor.Bunu anlamam imkansız!Ben mi yanlışım diye düşünüyorum bazen,yani böyle davranmak hayatı daha mı kolaylaştırır,oyunu kuralına göre oynamak bu mudur,ben fazla mı safım diye?Cevap ne olursa olsun asla onlar gibi olamam.Ben kör kütük aşık olanlardanım.Öbür türlüsüne şans vermiyorum,olasılık vermiyorum.Aşkı da acısını da delici bir şekilde yaşayanlardanım,belki enayilik ama başka türlüsünü düşünemiyorum.Tutkusuz hiç bir şeyin tadı yok,yemek yemenin bile.Beni biri böyle sevsin istiyorum,fast food yer gibi değil,mis gibi kokusunu duya duya,tadına vara vara en sevdiği yemeği yer gibi.

                                  

16 Ekim 2011 Pazar

HAFTASONU YAZISI



    Güneşi seviyorum ben.Çok seviyorum.Havaların soğuduğu,güneşin yüzünü göstermeye nazlandığı bu dönem hiç benlik değil.Bana kalsa hep yaz olsun,hep güneşin sıcaklığını hissediyim,gökyüzü aydınlık,uzansan tutacakmışsın gibi olsun.Karanlık gökyüzü resmen enerjimi emiyor,bir insan bu kadar mı etkilenir ya?O gün resmen hiç ama hiiç bir şey yapasım gelmiyor.Hep bir miskinlik hali.Yapmam gereken işleri hep böyle günlerde askıya alıyorum,ister istemez...

         Hele bir de şimdi bademciklerim isyan bayraklarını çekmeye hazırlanıyor yine of off.Ama hasta olmamam lazım,hayır.Bir sürü işim var.Hali hazırda nur topu gibi bir tez konum var,vermem gereken derslerim,yükseklisans durumum var-eğer karar verebilirsem-.Bu dönem nadas.

        İki gündür akşamları canım saçma sapan şeyler çekiyor.Aş erer gibi ahahahh dün gece acayip derecede çilek yemek istedim mesela ki normalde tek başına çilek çok aradığım bir meyve değil.Amaaa tatlılarla beraber olunca beni delirten bir şey,özellikle çikolatayla.Enfes!


                                                

      Bu akşam ise benim sevgili canım şöyle kallavi bir hamburger çekti :) Hayır sınav haftası da değil ki beynim cıvataları yaksın.Allah'tan istediklerim hemen elimin altında olabilecek şeyler değil,yoksa halim haraptı valla.Açken gözüm hiçbir şeyi görmez.


            Bugünü tam bir pazar gibi yaşadım.Tembel,miskin,yatmak için sıcak yer arayan kediler gibi.İskender'i okuyorum niyeyse bu sefer Elif Şafak'ın bir kitabı bende çok merak duygusu uyandırmıyor okurken.Ama sanki sonunda bombayı patlatacakmış gibi bir his var içimde.Çok okunacak kitap,izlenecek film var.Zaman yok,ya da biraz daha az uyumalı.Bunun için de hava soğuk bile olsa güneş ortalara çıkmalı.Yoksa bu Londra havaları beni yataktan zor çıkartır.

6 Ekim 2011 Perşembe

BANA LÜKSLERİMİ VERİN İHTİYAÇLARIM OLMADAN DA YAŞARIM

  Mimlendiiim!:) Daha mim'in ne demek olduğunu tam kavrayamadan hem de..Sevgili muffin beni mimlemiş.(muffin sen çok yaşa e mi!:) Konumuz ise hayattaki lükslerimiz...
 
  Oscar Wilde'ın başlığımı oluşturan sözünü her zaman çok sevmişimdir.Evet lüks önemlidir.Severim.Hatta çok severim!Aslan burcu kadının en başta gelen özelliği değil mi ben de tipik ötesi bir aslan burcu değil miyim?E tamam işte:)Ama şöyle bir düşününce aslında lüks kavramının tamamen kişiye özel olduğuna karar verdim.Yani biri için çok güzel bi yata sahip olmak lüksken,başka biri için de o akşam karnını doyurabilmek bir lükstür.Hatta bazıları için görebilmek,konuşabilmek,duyabilmek büyük bir lüks!
 
Böyle düşününce bütün her şeyi bir kenara atıp ne kadar şükretsem az diyor insan.Ama sonra unutuyoruz,daha sonra belki yine bir yerde hatırlıyoruz bu böyle gelip gidiyor..Kendi açımdan düşündüğümde ise bugün benim için en büyük lüks istediğim gibi zamanı kullandığım anlar olabilir.Bir şeyleri yapmaya mecbur olmadığım anlar.Özetle ''kafama göre'' takıldığım anlar.Bugün için bu böyle,gelecekte ne yönde değişir lükslerim acaba?Yatlar,katlar,Miami ler,Hawai ler canlandı hemen kafamda.Napalım hep bu gezegenlerin suçu..:)